9 Ağustos 2012 Perşembe

YAZARLIK EĞİTİMİ, ATÖLYELER VE KİTAPLAR

herkesin konuştuğu, yazdığı, belki bıktığınız bir konu 'yazarlık eğitimi'. son senelerde biraz kabul görse de hala tartışılıyor; "yazarlık öğretilebilir mi?" sorusu. epeydir, yazmak ile yarama hiç parmak basmayıp susmak arası gel-gitler yaşadığım bu konuyu uçan balon'un bloğunda görünce öyle uzun bir yorum yazmışım ki, "ayıp" dedim kendi kendime, "uçan balon'un bütün sayfasını doldurdun!" silip kendi sayfamda yazmaya karar verdim düşüncelerimi. 

son dönemlerde çok artan yaratıcı yazarlık atölyeleri yetenek sınavıyla öğrenci almaz. herkes bilir ki, atölyeler sizi yazar yapmaz, böyle bir iddiası olamaz. ama hiçbir şey yapmazsa iyi bir okuyucu yapabilir. yanı sıra, kendi başınıza çok daha uzun sürede alabileceğiniz yolu kısaltabilir -eğer iyi bir atölye bulduysanız-. maalesef pek çoğunda yeterli eğitim yok. çünkü bir şeyi bilmek ile öğretmek aynı şey değil. iyi bir yazar ya da eleştirmen olmanız, iyi bir yazarlık eğitmeni olacağınız anlamına gelmez.

öte yandan, hep karşılaştığım ve hala anlayamadığım, hala aşamadığımız soru şu: "yazarlığın okulu mu olurmuş?" "yazarlık içten gelen bir şey değil midir?"... beste yapmak da yetenek işi, içten gelen bir şey; resim yapmak da... oysa kimse "ressamlığın okulu mu olurmuş?" demiyor. niye sizce? ne yani yazarlık çok mu kolay? hepimiz okuma yazma biliyoruz diye yazar olabiliriz o zaman(!) eh ilkokuldan beri resim yaptığımıza göre, ressam da olabiliriz pekala...

şimdi tüm bunlara verilecek cevap -her zaman karşılaştığım cevap diyeyim ya da-; "yazarların hepsi yazarlık eğitimi mi aldı sanki? sait faik yazarlık mı okudu?" peki ressamların hepsi okuluna mi gitti? ya da oyuncuların hepsi? sanat eğitimi sadece okulla olmaz. iyi yazarlara bakarsanız, diğer sanat dallarındaki gibi, bir usta-çırak ilişkisi içinde pişmiştir çoğu. "eleştiri' en önemli ilerleme yöntemlerinden biridir. çünkü kendi yazdığınız metne yabancılaşıp hatalarınızı bulmanız zordur. bence atölyelerin en büyük katkısı da budur. yazdıklarınız usta bir göz tarafından eleştirilir, üzerine tartışılır.

bir kitabı okurken; yazarın yaptığı dil oyunlarının, kurgudaki kıvraklığın, çatışmanın verilişinin, karakterin oluşturulmasının, bakış açısı karakteri seçiminin, toplumsal-düşünsel boyutunun, ilginçlik-inandırıcılık dengesinin nasıl kurulduğunun v.b. pek çok önemli şeyin farkında olmak yazar olmayı beraberinde getirmez. bu sizi iyi bir eleştirmen yapabilir belki... ya da sadece iyi bir okuyucu... yazar olmak, iyi yazıyor olmak, beraberinde yetenek de gerektiren bir şey. salt yetenek ise iyi bir ağaç gibidir. yontulmalı, işlenmelidir ki heykel haline gelebilsin.

teknik bilgi yeterli değil yazmak için. şöyle düşünelim; bir sürü tıp kitabı edindiniz. anatomi v.b pek çok bilgiyi yaladınız yuttunuz. bir beyin ameliyatının nasıl yapılacağını, en ince ayrıntısına kadar biliyorsunuz. bu sizin ameliyat yapabileceğiniz anlamına gelir mi? tıp fakültesinde boşuna mı uygulama eşliğinde, kadavralar üzerinde deneyerek öğreniyorlar her şeyi? boşuna mı ameliyata onlarca kez girip hocalarının neler yaptığını en ince ayrıntısına kadar izliyorlar? boşuna mı başta sadece hocaları izin verdiği ölçüde ve onların denetiminde aktif olarak katılıyorlar?

çok mu alakasız geldi örnek? o halde bir tiyatro oyuncusunu düşünelim. figürasyonla, küçük rollerle başlayıp, ustalarını izleyerek, onların eleştirileri doğrultusunda kendini geliştirerek öğrenmiyor mu işin inceliklerini? tiyatroyu seviyorsunuz, takip ediyorsunuz, iyi de eleştirebiliyorsunuz oyuncuları diye, sahneye adım attığınız an süper bir oyuncu olacağınızı mı sanıyorsunuz?

yazarlık eğitimi uygulamalı bir eğitimdir. salt tekniğe dayanmaz, işin matematiğini öğrenmek yetmez. karakter ile tip arasındaki farkı, karakter oluşturmayı öğrendiniz farz edelim, bunu uygulamak hiç öyle göründüğü kadar kolay değildir. çünkü takdir edersiniz ki, bilmek ile uygulamak aynı şey değildir!

gelelim kitaplara... farkındasınızdır, bu konuda basılan kitapların sayısında hızlı bir artış var. en son semih gümüş de katıldı aralarına. üstelik duyduğuma göre ilk baskı kısa sürede tükenmiş. "yazar olabilir miyim?"i ben de aldım ama henüz okuma fırsatım olmadı. haberdar olduğum yaratıcı yazarlık kitaplarını edinmeye çalışan biri olarak şunu söyleyebilirim ki, yabancı yazarların kitapları daha doyurucu. bizimkiler nedense dön dolaş aynı şeyleri söylüyor. üstelik anlamadığım şey, hemen hepsinin ilk bölümü "niçin yazıyoruz?" konulu. bu kitaplardan medet uman, bir şeyler öğrenmeyi bekleyen hepimizin derdi bu mu? ne vakit bu bölümü görsem, "yahu niçin yazdığımı bırak, nasıl yazacağımdan haber ver!" diye söyleniyorum. bir müzisyene "niçin beste yapıyorsunuz?" diye sorulduğunu hiç görmedim.


yazarlar da bu "niçin yazıyorsunuz?" sorusuna cevap vermekten bıkıp bırakacaklar yazmayı(!)


23 yorum:

  1. çok güzel anlatmışsın.
    İnsanın içinde yazma güdüsü olmadıkça hiçbirşey yapamaz.Ama yazma metodlarını öğrenirse daha doğru olur diye düşündüm bende hep:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim :)

      evet el yordamıyla yolunu bulmak da bir yöntem tabii ama zorlu bir yöntem. üstelik işin ucunda bir yere toslamak da var :)

      Sil
  2. yazmanın büyüsünün sosudur o neden yazıyoruz sorusu. Olmazsa olmaz.:))
    semih gümüş'ün bu isimli bir kitap çıkartmasına fitil olduğumu sen biliyorsun ama başkaları bilmiyor. O yüzden yazayım buradan: Bula bula bu ismi mi buldun eyy Semih Gümüş!
    Yaratıxı YAzarlık üzerine yazılan kitaplar arasında en çok satan, en çok okunan, ilgi çekenlere bakıldığında, aslında o kitabın yazarının da bir atölye yönettiğini görürüz. adam enayi mi her şeyi kitapta anlatsın. Aslında bu kitaplar, o atölyelerin reklam aracı. Ayrıca o kadar dedik dimi yaz artık şu kitabı diye.:P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bir tek ben mi merak etmiyorum neden yazdıklarını bu insanların yahu :))

      ben de çok hoşlanmıyorum ama çok da yadırgamıyorum amaç "satmak" olunca. alt başlık olarak konmalı bu tip isimler, daha estetik olur sanki :)

      Sil
    2. sen demişsin ya, yazarsak ne anlatacağız atölyede? onlar enayi değil de, ben enayi miyim alla alla :P

      Sil
    3. Reklam diyoruz reklam.. gidip de hepsini anlat mı diyoruz.:P

      Sil
    4. na yazıcam o zaman yahu? "niçin yazıyoruz?" konusunu mu :)

      Sil
  3. Sırrakalem yazında bizde nasiplenelim ta buralardan:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. avram'ın dediği gibi, ayarı tutturmak lazım. kitapta her şeyi anlatmayacaksın, koklatacak ama yedirmeyeceksin falan... zor iş ya pınar :)

      Sil
  4. Etrafta bu kadar çok yazar!varken ki herkes kendini yazar sanıyorken çokta uğraşmamak en mantıklısı aslında.
    Bak şimdi ;Şimdi blog yazanları kendini nasılda yazar sanıyor, çoğu,hatta meslek edinmiş durumdalar,bir bu kadarda fesatım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. herkes yazar, herkes tiyatrocu, herkes politikacı... nasıl bir memleketse...

      herkes yazsın ama yazar olmasın mümkünse :)

      Sil
  5. oh sonunda yazmışın ama gece gece ağır konudan girmişin yorum yazamıcam :)ama bu yazarlık atölyeleri olmasaydı ben nikah şahidimle nası tanışıcaktım ayol :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben olmasam "mahvolurdun" :p

      bilmem imayı anladın mı :))

      Sil
  6. okurken her kelimesine katıldım yazdıklarınızın!
    benim de serzenişim hep okumadan yazılır mı hiç yönündeydi, hayatında iki satır okumamış olanların kitap bastırdığını, yazar diye anıldığını gördükçe de delirdim ama derdimi hiç anlatamadım...

    evet, atölyeler sağlam, yapıcı eleştiri alma konusunda ve uygulama konusunda insana yardım edebilir ama insan kendi yazdığı metni eleştirebilmesi de olmazsa olmaz bence. bunu yapmak zor haklısınız ama imkansız değil, dahası olması da gerekir. okuyarak yapılabilir bence, ha ben yapabiliyor muyum? ne yaptığımı bilmiyorum açıkçası biri çıkıp yanlış yapıyorsun dese de hemen inanırım.

    velhasıl yazmak hiç öyle kolay bir iş değil.

    yazınız için ayrıca teşekkürler! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle haklısın; okumadan yazar olacağını sanan çok. "benim işim okumak değil, yazmak" diyene bile rastladım :)

      atölyelerin pek çoğu para tuzağı. senin de belirttiğin gibi çok fahiş fiyatlar telaffuz ediliyor. katkıları da tartışılır böylelerinin. bir şey öğretmelerini geçtim, yanlış bilgiler verenler var. "ama bize böyle öğretilmişti" dedikleri öyle saçma, yanlış bilgilerle karşılaşıyorsun ki bazen, akıl almıyor. üstelik bunu yapan da yazar(!) kitabı olan biri...

      öncelikle kişinin kendinde bitiyor iş. zaten kendini geliştirmek isteyen kişi bunu başarıyor. önemli olan, ne yaparsan yap, yaptığın işi ciddiye almak. sana başarılar... yazmaya devam, durmak yok :)

      Sil
  7. Bu konuyu Avram ile konuşmuştuk kısacık du ben akşam enine boyuna okuyayım. İş arası olmadı

    YanıtlaSil
  8. hah, tam da benim dediğim gibi :)Kitaplar hakikaten de doyurucu değil bu konuda.

    Balçova şubeni istiyoruz :) Ayağımıza gelsin ders :) N.Narda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. helikopter alacağım bir tane, direkt sizin çatıya ineceğim. nasıl fikir? :))

      Sil
    2. çatı kapalı ama cadde müsait, hemen evin önü:) kat bir daire 2 :)

      Sil
  9. Yabancı yazarların yaratıcı yazarlık konusundaki kitapları çok daha fazla pratiğe yönelik, yazma işine adım atan insanların ilk düşecekleri tuzaklara parmak nbasıp o dönemi kolay aşmalarına yardımcı olabilecek nitelikte. Bu kurslara karşı çıkanları ben ayıplıuorum. Resim çizmeyi, örgü örmeyi öğretiyorlar d aneden yazı yazmaya dair ilkeler öğretilmesin. Yosksa kalemi eline alan çizer de, yazaar da, işin pratiğine dair paylaşımlardan kismeye zarara gelmeyeceği düşünces,indeyim. Yaratıcı yazarlığa dair doyurucu kitap maleserf yok. Semih Gümüş yurt dışında bir çok ün kazanmaya başlayan yazarın yazdığı kitaplar kadar bile olamayan bir kitap jhazırlamış. O diyarlarda kitapları satan birine yazma hakkında kitap yazdırmaya kalkışıyorlar... Semih Bey ünlü yazarların yazma disiplninine ilişkin cümlelerini bir kitapta toplamış. Okuması hpş bir kitap. Yazma heveslisine keyif verici bir zaman geçirmeye aday. Hoş olmuş.

    >Murat Gülsoy'un ki fena deüğil onu söyleyebilirim.


    Yaratıcı yazarlık urslarına gelince mi,safir olarak İstanbul'da üç dersine katılmıştım Oyuncak Mü<zesin'de, Akgün Akova veriyordu dersleri.. Bir arkadaşım 2 yıldır devam ediyor. Akgün Akova çok içten, içi dışı bir bi rinsan, samimiyeti etkileyici. Ayak oyunlarına aklı basmayan biri. Net, sade, doğru düzgün bir adam. Derslerinde yazmaya aday kimslerin algılarını açmaya, bir de hayal güçlerini cesurca ortaya dçökmelerine yarayacak minik minik oyunlar oynatıyor.

    İlk sınıfındaki çğrencilerinin öykü kitabı yakında çıkıyor, bu da hoş bir sürpriz, hikayelrin ortak teması da müthiş. Kısa süre içinde çıkacak. Keyifle okunacak öyküler bence.

    YanıtlaSil
  10. biz hala edebiyat bölümünde okuyanların yazar olacağını sanan bir toplumuz. senelerdir edebiyat bölümlerinin yazar yetiştirmediğini anlatmaktan ben bıktım (yazar olamazlar demiyorum, yanlış anlaşılmasın!). ama hal böyleyken, bir de bu insanlara yazarlık atölyelerinin ne işe yaradığını anlatmaya çalışıyoruz.

    ünlü oyuncuların "amerika'da bir workshop'a katıldım" dediğine rastlamışsınızdır. en iyi oyuncular bile kendilerini geliştirmek için atölyelere katılır. türkiye'de de olsa keşke, amerika'ya gitmelerine gerek kalmasa :) yazarlar için de yapılmalı aynı şey. yazarlar, yazarlık atölyesi yapanlar... birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz var, kitaplar yeterli değil.

    iyi örnekleri paylaşmak lazım kesinlikle. akgün akova'dan bahsetmen çok iyi olmuş. böylece belki ilgilenenlere ışık tutmuş oluruz.

    YanıtlaSil