her şey gibi ilişkilerin de bir dengesi olduğuna inanırım. bazen "bu adamla bu kadın nasıl anlaşıyor yeaaa" desem de, biraz uğraşırsam aralarında kurdukları dengeyi fark ederim. adam kadının söylediği her şeyi dinliyor ama 'sadece' dinliyordur mesela. aradaki mantık bağını kurmayı bırakmıştır. kurulacak bir mantık dizgesi yoktur zaten, külliyen saçmadır anlattıkları kadının. adam dinler, üzerine gram beyin hücresi eskitmez. hatta gelip olayı size anlatır aynen: "ya işte ayşe'nin de canı çok sıkkın. patron akşamları iki saat geç çıkartıyor artık. ayşe normalde 7'de evde oluyordu ama şimdi 6'da ancak geliyor. çok yoruluyor." patron iki saat geç çıkarıyorsa, ayşe nasıl üç saat erken geliyor diye soramazsın. sorarsan dengeyi bozarsın arkadaş, sormayacaksın. "he" deyip geçeceksin. en belirgin örneklerden biri de şudur: "ay... ama beni seviooo... seven erkek kıskanır. akşam ağzıma mıçtı o eteği giydim diye ama sor bir neden diye? (sakın sormayın) başıma kötü bir şey gelecek diye korkuyor. beni gözünden bile sakınıyor." maaşallah gözündeki morluk da ondan mı? elinden de sakınsa keşke.
özellikle uzun süreli ilişkilerde bunu daha net gözlemlersiniz. bazen size bu tamamen dengesizlik gibi görünse de, ilişkinin sırrı orada gizlidir. fantastik metinler gibi düşünün. gerçek hayatla kıyaslayıp "amaan ne saçmalıyor bu yahu; keçi ayaklı adamlar, uçan ejderhalar mı olurmuş" demeyiz. kurgunun kendi içindeki mantığına, tutarlılığına göre değerlendiririz inandırıcılığını. ilişkiler de böyle işte. fantastik birer kurgu hepsi. dış dünyayla örtüştürmeye çalıştığınız an elinizde patlar. patlamış bir ilişki kimsenin işine gelmez. patlayınca içindeki her şey dört bir yana dağılır. dengeledikleri o "saçmalıklar silsilesi" yayılıverir orta yere. ondan sonra aylarca dinle: "ay zaten bu adam bana şunu demişti de ben şüphelenmemiştim, ay bi gün de şöyle yapmıştı zaten, ay ben ne körmüşüm, bunun ayı olduğunu nasıl anlamamışım..." bla bla... eziyeti asıl çeken arkadaş çevresidir hep. o nedenle dengeler ile oynamayınız, fazla kurcalayıp ayarları bozmayınız!
ha bir de uyandıran siz olursanız kabak başınıza patlar. günah keçisi olur, kadının ya da adamın cehenneminde yanarsınız. fitil fitil getirirler burnunuzdan. hatta üç güne barışır, beraberce sizi suçlarlar: "ayyy ben biliyordum zaten kıskanıyo o bizi aşkıaam... hep aramızı bozmaya çalışıyooo..." sefil karı! pardon bir an kaptırdım kendimi filme(!)
şşt... sakın uyandırmayın!