aldatıldım. çok gücüme gitti. benimkilerden de güzelleri varmış. şu fotoğraftaki şemsiyeler işte. küstüm oynamıyorum. istemiyorum yağmur da yağmasın hiç. gerçi ben şemsiyelerimi alalı yağmurun yağdığı falan da yok. bir kez bile kullanamadım yavrucakları, boynu bükük duruyorlar dolabımda. geçenlerde evde bari hevesimi alayım diye açmış, salonda tur atarken (üsküdar'a gideriken şarkısı eşliğinde), anneme yakalandım. halbuki mutfakta yemek programı izliyor diye ne rahattım. ev yansa kalkmaz o tv nin başından oktay usta tarif verirken. geldi ve o vurucu cümleyi bir kez daha söyleyip kafama balyozla vurdu: "napıyorsun? sen yağmuru sevmezsin ki..." evet anne sevmem biliyorum ama şemsiyelerimi seviyorum.
şemsiyeleri sevmem için illa yağmuru da mı sevmem gerekiyor anlamıyorum ki... hayat niye hep böyle olmak zorunda? şemsiye seviyorsan yağmuru seveceksin, adamı seviyorsan anasını seveceksin filan... bu son kısmı anneme söylemedim, söylesem neden evde kaldığım konusuna güzel bir giriş yapıp, profesör bilgeliğiyle iki saat konuşacak. oysa bir sürü pantolonum var ütülenecek daha... iki gündür ütüleyecek diye bekliyorum. hayır, ütücüye götüreyim diyorum ona da izin vermiyor. ne gerek varmış para verecekmişim, o ütülermiş... beynimi ütülemekten pantolonlarıma sıra gelmiyor ki anneee...
1- Teyzeme laf söyletmem, benim gündüz yarım bıraktığım işi evde devam ettiriyor.
YanıtlaSil2- Tepemize yağmur yağdırarak eline ne geçecek bilmiyorum ama üstüme değecek ilk yağmur damlasında adını saygı ile anacağımdan emin olabilirsin.
3- Teyzem doğru söylüyor, ikiütü tut da öğren şu işi. Bi dünya para vermek olacak şey mi..
4- Adamdan ötürü seversin adamdan..
istediğim sorudan başlama hakkını kullanıyorum:
YanıtlaSil2- yağmuru mecburen istiyorum yaa... şemsiyelerim için...
4- o da beni sevecek mi adamdan ötürü?
3- ev işi sevmiyorum ama ütüyü beceremiyorum. gömlek filan tamam ama söz konusu pantolon olunca ııh... bir sürü ray yapıyorum üzerine, sonra trenimle çok uzaklara gidiyorum o raylarda. sonra annem geliyor, tren ütü, raylar pantolondaki fazladan yapılmış çizgiler, oluveriyor. uyanıyorum... annemin gözlerinde...
Hanımefendi şemsiyesi ile salınabilmek için hepimizi telef etmeye razı. Allahım, nasıl bir duygudur bu kokoşluk.:))
YanıtlaSilTeyzem biliyor kızını, ne pantolon kalacak ne ütü ne ev; aklı havada, ruhu rüyalar aleminde. eline ütü mü verilir?
Sever sanırım,ne biliim ben. Benimki misal, sever. Tamam Kurtlar Vadisi izliyor olabilir, Cemili demir bastonu ile canından bezdirmiş olabilir ama sırf benden kurtulmuş olduğu için bile severdi gibigörünüyor.:P
kafa ütüleme de, bana o resimdeki şemsiyelerden al avram, bir işe yara :P
YanıtlaSilBulup da almazsam,alıp da günlük güneşlik havada bile açtırmazsam ne olayım.:P
YanıtlaSilsinging in the rain i söylerim sana sokakta dans ederek. sen al yeterki :))
YanıtlaSilbak bu daha görülesi bir sahne. Bulmadan gelirsem ne olayım.:)))
YanıtlaSilo şahane anları kaydedip blogda filan yayınlamak yok ama :P
YanıtlaSilKendime saklarım, ne millete göstereceğim.:))
YanıtlaSilsenin işin belli olmaz. fırsatını bulsan o şemsiyeyi böğrüme saplarsın. eh hazır cümle aleme beni rezil etme şansını yakalamışken yayınlamaman... gerçi rezil olmam ben, ne müthiş oynamışım o sahneyi diye bir yazı bile döşenirim. yüzsüzüm. hem severim kendimi izlemeyi. perşembe günü tam 3 saat aynanın karşısında oturmuşluğum var. üstelik bütün duvarı, boydan boya ayna olan bir odada... daha fazla konuşmayım, kendini beğenmiş sanacak millet beni :p
YanıtlaSilYanlış anımsamıyorsam, aynı gün ve saatte, bir yada birbuçuk saat kadar, ben de kitap okuyarak bir kafede, bu kendini beğenmiş hanımefendinin o aynalı odadan çıkıp gelmesini beklemiştim.:)
YanıtlaSilAyrıca, o görüntüyü değil yayınlamak millet izlemesin diye sokağı da kapatacağımı da biliyorsun değil mi?:))
ama biliyordum ben böyle başıma kakacağını :p gel izle, konuğum ol dedim, gelmedin. kitap okumak daha eğlenceli olabilir tamam ama bööle ben seni şu kadar bekledim, bu kadar bekledim denmez ayıp. esefle kınıyorum. esefsiz de kınardım ama her şeyin en iyisi olsun diye...
YanıtlaSilayna ayna söyle bana, var mı benden güzel bekleteni şu dünyada!
Birincisi bekledim derken sitem ya da kinaye ile yazmadım.Yazsam,öyle yazmam.:) Kendi rızamla gidip oturdum ve kitap okudum. Kaldı ki çekici olan kitap okumak değil
YanıtlaSilo teklifi kabul edip gelseydim başıma geleceklerden korunma güdüsüydü. Primatlardan beter hale sokardın beni. Hocalara olan saygımdan dolayı bir şey de diyemezdim.
Ayna ayna söyle şuna, fazla süslenmesin, kokoş diyecekler.:P:P
hıh...
YanıtlaSilBurnunu da soldan sağa doğru attın mı?:P:P:P
YanıtlaSilkıvırdın mı diyeceksin, attın mı değil :p
YanıtlaSilOLur mu kıvırmış olsan, korkarım. Soldan sağa kıvıran, sağdan sola da kıvırır. İki yana birden kıvıranın, bir de uçan süpürgesi vardır. Uçan süpürgesi varsa.. "Eyvaahhh, sabaha kurbağa olarak uyanabilirim" diye düşünürüm.:P
YanıtlaSilbaşımı atarım soldan sağa, burnumu kıvırırım, saçlarımı savururum, dudağımı bükerim, omzumu silkerim, kaşlarımı kaldırırım, gözlerimi deviririm... hepsini aynı anda yapamam ama :P
YanıtlaSilKızarsın, şımarırsın, kapris yaparsın, ağlar gibi yaparsın, dellenirsin..Hepsini aynı anda yapsan zaten, bittim demektir.:P:P
YanıtlaSilaklıma ne geldi, bu uçan süpürge üzerindeki cadı resimleri değişmeli artık di mi? çalı süpürgesi yerine elektrikli süpürge olmalı altlarında. resim çizebilir misin sen, çizsene böyle bir cadı mesela...
YanıtlaSilYa işim mi yok allasen..Ayrıca ben düz çizgi bile çizemem.:))
YanıtlaSilne var, eğlenceliyim işte. bi sürü şey yapıyorum, sıkılmıyorsun yanımda :P
YanıtlaSilHiçbir şey yapmadan, sadece oturduğunda da sıkılmıyorum.:)
YanıtlaSilhatta tercih edersin di mi... hainsin avram :P
YanıtlaSilÖyle dersin yaranamazsın, böyle dersin yaranamazsın..İlla diyorsun ki, huysuz ol.. Sen kaşındın.:P:P
YanıtlaSilbayılıyorum huysuz haline :P kendime yakın hissediyorum galiba
YanıtlaSilBunu ben yazarım kenara, ihtiyaç halinde (sürekli) dayarım burnuna.:P
YanıtlaSilMerhaba sırrakalem;
YanıtlaSilBu yazını çok sevmiştim...o zamanlar yorum yazacak kadar kendime güvenim yoktu.(yorumum okunacak diye
utanıyordum)oysa "şemsiye" yazısı tamda kendine güvenen ne istediğini bilen,ayıran bir yazıydı..
Okudukça benden ne kadar uzak olduğunu ayrımsadım...( uzaklık ölçüsü , yakın olmak için ölçülmüştür)
Ben basit bir evhanımıyım ,artık basitliğimi önemsiyorum ve basit evhanımı yaşantımı ebedileştirmek istiyorum..ne bileyim geçip giden saatleri,günleri,yılları önemsiyorum. Yok olmasın istiyorum...sırf bu yüzden yazıyorum... ne için yazıyorsun diye sormadın ama ben , kendine güvensiz ,özgüvensiz, utanan ,utanan... biriyim ki bloğumu açık etmek istemen beni çok sevindirdi...ne der acaba okuyanlar
diye de şimdiden utandırdı,utandırdı...Kusura bakma burayı meşgul ettim..ama en uygun yer buraydı...
seni gibi şemsiye sevenim ama yağmuru daha çok severim,şu anda istanbula damla damla yağıyor...yazmayı seviyorum yağmur yağarken yazmayı daha çok seviyorum...bir türlü son veremediğim bu yazımı da "izin ne demek beni çok çok onurlandırır ve sevindirir" diyerek bitireyim...
bilsen nasıl güzel anlatıyor, nasıl insanın içine işliyorsun... geç keşfettim, heyecanla okuyorum her yazını -aradaki mesafeyi kapatmak ister gibi-. "uzaklık ölçüsü yakın olmak için ölçülmüştür" diyorsun, ben de geç kaldığımı söylerken zamana aynı şeyi yükledim.
Silsöyleyeceklerimin bir kısmı da yayınlayacağım yazıya kalsın :)
sevgiler...