8 Eylül 2012 Cumartesi

EN KORKTUĞUM SENARYO

benim en korktuğum; ne inli cinli, ruhlu olanlar, ne de bilinmeyen katillerin önüne geleni öldürdüğü filmlerdir. asıl kabus salgındır. allaaam bir hastalık başlar birden ya da eski bir virüsü çalar biri, salar piyasaya -mesela veba- ondan sonra al başına belayı... adamın birine bulaşır o virüs, metroya biner öksürür, terler, tüm yolculara bulaştırır. bu arada ölümler başlar. hükümet bir türlü çaresini bulamaz, bilim insanları aşı yapacağız diye uğraşır. derken, bir başka hasta adam uçağa biner avrupaya gider, uçakta öksürür, mendilindeki kanı görür, terler soğuk soğuk durmadan ama hiç ses etmeden, kimseyi uyarmadan yola devam eder şerefsiz. haydeee virüs paris'e ulaşır, oradan londra'ya, oradan berlin'e, sonra istanbul... tv'de bütün büyük kentlerdeki salgın haberleri verilir. bizim bilim insanları hala aşı yapacağız diye uğraşır. chicago karantina bölgesi ilan edilir. insanlar sürekli ölür. o lanet aşı bir türlü bulunamaz. bu arada şehirden kaçmakta olan bir grup genç, yolda bir baba kıza rastlar. kız hastadır. onlara yardım etmek isterler, yiyecek verirler. gençlerden biri (muhtemelen en güzel ve en iyi kalpli genç kız) sevgiyle küçük kıza yaklaşmışken kız üzerine kusuverir. virüs her yerine bulaşır ama bizim kız korkudan ses çıkarmaz. yanlarından ayrıldıktan bir kaç saat sonra ateşi çıkar, öksürmeye başlar, mendilindeki kanı görür ama bir şey demez öldürülmemek için. giderek kötüleşince diğerleri olayı çakar, onu b.k çuvalı gibi yolun kenarına bırakıp kaçarlar. genç kız ağlayarak arkalarından bakakalır. bu arada bilim insanları hala aşıyı bulamazlar. beyaz saray açıklama yapar, tv'ler avrupa başkentlerinden haberler verirler. türkiye de vardır içlerinde. tüm dünya bu lanet virüsün pençesindedir, milyonlarca insan ölmüştür. sağ kalanlar marketleri yağmalar, hastaneler dolup taşmıştır, doktorlar bir bir hastalanmaktadır. bilim insanları hala aşıyı bulmaya çalışmaktadır. en sonunda aşı bulunur. hemen uygulanır ama işe yaramaz. ölü sayısı giderek artar. esas adam ya da esas kadının (ki muhtemelen bir bilim insanıdır o da) çocuğu hastalığa yakalanır. zaten aşıyı bulacağım diye eve gidip onunla ilgilenememektedir haftalardır. küçük oğlan öksürür, öksürürken ağzından kan gelmektedir. ateşi de çok yükselmiştir, boncuk boncuk terlemektedir. esas kadın çocuğundan hastalık kapar bile isteye. sonra bulduğu aşıyı kendinde ve oğlunda uygular. iyileşirler. aşı her yere dağıtırlar, salgın durmaktadır. tv'de avrupa'da da hastaların iyileşmeye başladığı haberi yapılır. dünyanın yarısı yok olmuştur bile üç günde. new york neredeyse bir hayalet şehre dönmüştür. sanırsın hastalık binaları da etkilemiş öyle bir harabe, izbe hale gelmiştir şehir. beyaz karantina giysili sağlık ekipleri insanları toplu halde kireç kuyularına gömmekte, sonra yakmaktadır. sahne kararır. 

ondan sonra kış gelir; yok domuz gribinden şu kadar kişi öldü, yok kuş gribi iyice yayıldı. gel de korkma. içime fenalıklar geliyor. sıradan bir grip olsam korkumdan bağrınıyorum; "öleceğiiiiiim... o aşı bulunduğunda çoktan mevta olacağım!.."

öf... hava da serinliyor. 

bir de bu filmleri hep kışın verirler. tıpkı jaws filmlerini yazın oynattıkları gibi. adi bunlar ya...



bütün bunlar nereden geldi aklıma? otobüse bindim akşam, karşıma bir adam oturdu. öksürdü. "bana hastalık mı bulaştıracak bu şişman, kel adam acaba? vebadır belki, belki de laboratuvarda saklı tutulduğu halde birkaç yıl önce çalındığı söylenen çiçek hastalığına yakalanmıştır. ne zaman inecek acaba? bir daha öksürür mü ki? salgın filmlerindeki sahnelerden biri gibi tıpkı, şu an bu otobüste bulunan herkese bulaştıracak." diye düşünürken buldum kendimi. paranoyak mıyım? hayır. ben gerçekten takip ediliyorum(!)


7 yorum:

  1. obsesifsin diyeceğiim kızacaksın. Hayır bir sana baak bir bana. benim gibi rahat ve geniş adam, senin için olsa olsa sinir krizi geçirme sebebi olur. Muhtemelen tutuyorsundur kendini, arıza çıkmasın diye. Arada kötü kötü baktığını görmüyor değilim.:P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle haklısın, içimde patlıyor o sinir krizleri bazen. çaktırmıyorum :P

      Sil
    2. bunu şu anda, balkona yayılmış; ayaklarım taburenin üstünde ben bahçe koltuğunda yayılmış bir vaziyette yazıyorum haberin olsun.:P

      Sil
    3. şimdi mesela bahçeden bir kene ısırabilir seni. derken virüs bulaşır, hastalık kaparsın. sonra biz buluşuruz, sen öksürürsün. soğuk soğuk terlersin, ateşin çıkar titrersin. sonra ben... aman allaaaaam...
      :P

      Sil
  2. Ayyyh, okurken gene seyrettim sanki:) İtiraf et, sen de yazıp yolladın bu senaryolardan holivud'a di mi:P
    Hakkaten o gökdelenler filan niye harabe olur ki o filmlerde?:)

    İşin şakası bir yana ben korkarım genetik ve biyogenetikten,o tip filmlerdeki gerçeklik payını hep "insan eliyle silaha dönüştürülmüş bir virüsin düşman ülke üzerine salınması" olarak alırım...Bende de mi var paranoya yoksa? N.Narda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. annem çocukluğumdan beri hep "senin çiçek aşın yok. olur da bir gün hortlarsa unutma, mutlaka aşı yaptır hemen." derdi. 1972 yılından sonra bırakmış türkiye çiçek aşısını. bazı ülkeler devam etse de, 1977 yılından sonra tüm dünyada kaldırılmış.

      çiçek hastalığının ortadan kalkmasına rağmen virüsünün bir laboratuvarda saklandığına, bunun da çalındığına dair bir şey okumuştum sonra (asparagas muhtemelen tabii). aha, dedim yandık, bunu kesin silah olarak kullanırlar. 1972 ve öncesinde doğanlardan başka kimse kalmayacak dünyada. ölüceeeeeeeem :p

      bizi hep bu filmler paranoyak yaptı nardacım :))

      Sil
    2. Ahmetle bu yüzden iyi anlaşıyorsunuz. O da başka bir Obsesif..Dün, ben dört beş gün önce mide kanaması geçirdim, dedi. Huyunu biliyorum ya, nerden anladın dedim. Kayınpederimde de öyle olmuştuı dedi. Az daha küfür edecektim, Tıp Literatüründe yeni bir tanı yöntemi bulduğu için: Kayınpedere bakarak anlama. Neyse benlik sorun yok, çiçek aşısının devam ettiği dönemde doğmuş adamım. Yaşlı olmanın faydası.:P

      Sil