son zamanların en kibar insanı bu aralar benimle takılıyor.
şaka değil. önce bu kibarlık küçük, minik, sıradan jestlerden ibaret sandım. hani yeni tanıştığınızda bir erkekle ve dar bir yerden geçmeniz gerektiğinde kenara çekilip yol vermesi, kapıdan girerken size öncelik tanıması gibi... böyledir erkekler ilk etapta. bir ay içinde hepsini unuturlar. hele sevgili olmuşsanız o kibar adamın kısa zamanda nereye kaybolduğuna akıl sır erdiremezsiniz. kibar gider, yerine bir hödük gelir oturur yanınıza.
neyse konuyu fazla dağıtıp erkekler hakkındaki sevgi dolu düşüncelerimi aktarmadan, bizim kibar insanımıza dönelim... yol veriyor. dar bir yerden geçeceksek, mesela iki arabanın arasından, bizimki pek çok erkek gibi yol veriyor. hatta sigaramı yakıyor. eh bu da fena değil, yol vermek kadar sık olmasa da bazı erkekler tarafından yapılabiliyor. ama daha önemlisi, hatta ve hatta en önemlisi, arabadan inerken kapımı açıyor. evet... şaşırtıcı. ilk seferinde; beklememi isteyip kapıyı açacağını söyleyerek yerinden fırlayınca, olan bitene anlam veremeden oturdum kaldım koltukta. arkadan dolaşıp (evet evet arabanın önünden asla dolaşmıyor üstelik) kapımı açtı. şöyle bir havaya girdim, ne yalan söyleyeyim. etrafa baktım gören var mı diye. ne yazık ki, pek işlek bir sokakta değildik. sanmayın ki o anlık bir şey, ya da beni tavlamak için falan yapıyor... yok canım, adam düpedüz kibar. inanılmaz... günlerdir kapımı açıyor ve ben de victoria's secret meleği gibi süzülerek iniyorum arabadan. nasıl havalıyım, nasıl işveliyim anlatamam. biliyorum ki bu rüya bir gün bitecek, bari tadını çıkarayım edasıyla süzüm süzüm süzülüyorum. bilseniz nasıl bir mutluluktur bendeki... sanki bunca sene kapımı açmayan, tanıştığım ilk aydan sonra yol vermeyi bırakan, hatta bir yere girerken aynı anda hareket ettiğimiz için kapıya sıkışıp kaldığımız bütün o erkeklerden intikam alıyorum. değmeyin keyfime...