25 Kasım 2012 Pazar

DAVET


"ne yapıyorsunuz pazar günü? gelsenize bize, oynarız." mesajını görünce gözlerim yuvalarından fırladı. hemen hazırlandım. günlerden cuma idi.

avram'ın mesajın altına düştüğü "aksilik çıkmazsa" içerikli notuna karşılık bildiğim tüm duaları ettim. ben hiç dua bilmem, o yüzden kendim uydurdum. bu kadarcık yaratıcılık, böyle bir gün için azdı bile. hem aksilik maksilik çıkmamalıydı. iki gün öncesinden hazırlanmış, tüm aksilikleri -değil çevremizden, tüm evrenden- gerekirse tütsü kullanarak defetmiş, buluşma gününü bekliyor olmalıydık. olmalıydık, olacaktık, istiyordum. (şarkıya gönderme yaptım, anlamazsanız diye belirtiyorum.)

avram'ın telefonuyla uyandım her günkü gibi. bunda bir tuhaflık yok. ve yine her günkü gibi "beş dakika daha..." diyerek telefonu kapatırken aklıma geldi; bugün pazar. oyun günü.

"hayat bir oyun" geyiğine hiç girmeyeceğim; ama öyle.

çıktık yola, geldik sokağa. 
"ganyan orada. karşısındaki apartman mıydı, yanı mı?" soran benim.
"bilmem..." bu şuursuz insan da avram.
"çıkmadan önce bakmadın mı adrese?"
"unuttum ya..."
"nasıl unuttun? çıkmadan bakılmaz mı ya!" bastır sırra kalem. bastır ki, 'sen niye bakmadın?' demek aklına gelmesin.
"bakacaktım... arabada hatırladım."
"burası galiba. neydi apartmanın adı?"
"hatırlamıyorum. dur, telefon edip sorayım."
bu erkeklerdeki rahatlık beni öldürecek. hayır, evden çıkmadan niye bakılmıyor yani o adrese? boşa mı yazıldı? onu da mı ben düşüneceğim(!)

evi bulduk. kapıda üç güzel insan tarafından karşılandık; biri oyun arkadaşımız. bizi odasına davet etti.

konuştuk, güldük, eskiyi yad ettik (mazimiz çok derin)(ayrıca o "a"nın üzerinde şapka var)... çok keyifli, harika bir gün geçirdik. neler konuştuğumuzu, nelere güldüğümüzü anlatmayacağım tabii... o kadarı da bize kalsın. 

bir elif şafak değil neticede; reklamlara çıkmıyor, dergilere boy boy poz vermiyor... bildiğin insan. fabrikada hazırlanmış, paketlenip önümüze sunulmuş bir hali tavrı yok. samimi. donuk değil; gülünce hepimiz gibi gözleri parlıyor. öyle, fil dişi kulemden hayata bakıp yazıyorum, havası yaratmıyor. dedim ya, bildiğin "insan". güzel, değil mi?

kim mi? NURDAN BEŞERGİL. 



bakalım bir sonraki kitap nasıl olacak? ben merakla bekliyorum. 

İYİ GECELER ÖPÜCÜĞÜ'nü mutlaka okuyun. 


bu arada teşekkürü unutmuşum ben ya, çok ayıp... evden üç poşet dolusu dergi ile çıktım. kapaklarını sever okşarım ben onların günlerce. buradan dergiler ve bu güzel gün için teşekkür ederim kendisine :)


24 yorum:

  1. bi pazar beni de alın gözünüzü sevem

    YanıtlaSil
  2. Yani bi insan, olayları ancak bu kadar çarpıtabilir. Hangisi bilmiyorum demedim. Desem, gidip de doğru binanın önünde durmam. Tarife göre bina bu, ama ganyan bayii ve pastane tam köşede, karşıdaki bina da olabilir. Telefon var nasıl olsa arayıp sorarız; dedim. Sonuç: O binaymış. Yani benim tarife göre önünde durduğum bina.. İnanmayın ahali, bilmiyorum falan demiş değilim. Bilmemek diye bir şey zaten yok benim sözlüğümde. Kendi unutmuş ya, üste çıkacak işte.. Kalkmamız lazım demesem, kalkacağı da yoktu zaten. Bu arada, beni sıkılırsam aşağıdaki kahvede maç izlemeye yollamayı düşünüyormuş ev sahibim; yani aslında bu durumda iki kadının buluşmasında araç olarak kullanıldım ve bu durum hiç çekinilmeden yüzüme söylendi ki o da ayrı bir hikaye. Alenen kızlar buluşması için araç olarak kullanıldım, sizin anlayacağınız. Buluşmaya sebep olan kim, ben; orada ortalığı şenlendiren kim? Tabii ki yine ben. Şu kıymetim ne zaman bilinecek Allahım, ne zaman?

    YanıtlaSil
  3. kayıt cihazıyla gezeceğim ben artık. dersin dersin, demedim diye inkar edersin sonra.

    neyse... aklıma bi şey geldi bak, yazmayı unutmuşum onu ekleyeyim ben. seninle sonra uğraşırım :P

    YanıtlaSil
  4. Sen: Binanın ismi ne?
    Ben: Bilmiyorum. Çıkarken bakmayı unuttum ama tarife göre bu olması lazım.
    Telefon konuşması sonrası..
    Ben: Evet bu binaymış. Doğru anlamışım tarifi.
    Al sana kayıt cihazı.:P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de ekleyeyim. Dergileri taşıyan kim hadi bilin bakalım.:P

      Sil
    2. "beni taşıyabilecek bir erkek istiyorum hayatımda" diyorlar ya... bana dergilerimi taşıyacak erkek lazım arkadaş. beni taşıyacak da ne olacak?
      :p

      Sil
  5. kayıt cihazı şart. ben kahvede maç seyredersin, demedim. aşağıdaki sahada maç var, onu seyredersin, dedim. ayrıca futbol ateşiyle kavrulmasaydın böyle bir şey teklif etmek aklıma gelmezdi. é tu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sonuç, maç izleme var mı yok mu? Kahve olmuş, saha kenarı olmuş ne fark eder. Ayrıca ben, spor ateşi ile yanıyorum, göstermesem de. Sadece futbol değil yani. Memleket Curling nedir bilmeden ben kurallarını biliyordum. O aksanlı e'yi nasıl yapıyordun? Unuttum.

      Sil
    2. şart şart :))
      o "e"nin üzerine de o çizik böyle atılır işte hahahah

      Sil
    3. aksanlı e'nin nasıl yapıldığını anlatsam da unutacaksın; o kadar adres tarif ettim ne oldu... ben aksanlı e için balık yağı tavsiye edebilirim, unutkanlığa yi gelir. balık yağını içmeyi unutmamak konusundaysa tıp çaresiz.

      Sil
    4. böyle keyifle yaslandım arkama, izliyorum. ne güzel bu adamla baş edebilen birini görmek :)))

      Sil
    5. sırra, benimle kimse başa çıkamaz; sadece izliyorum. ben sonra sarıcam. İkinize de...

      Sil
  6. ve harika bir üç saatti, zaman nasıl geçti anlamadım. sırrakalem on yaş genç görünüyor, çok güzel çay koyuyor, konulara damardan yorumlar getiriyor. avram çok tatlı dilli, güzel yiyor, genç görünmüyor.

    zahmet edip geldiniz, ne iyi ettiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lütfen, karakter betimlemelerinin farkına bakın; kullanılmış mıyım kullanılmamış mıyım?

      Sil
    2. iyi yiyorsun işte ne var? hakkını yememiş :))

      Sil
  7. yazarlığınıza olan saygımdan dolayı şu ana kadar gösterdiğim sükuneti bu dakika itibarı ile bir kenara bıraktığımı, profilimdeki fotoğraftaki kimliğim ile (edepsiz) karışınıza dikileceğimi üzülerek de olsa bildiririm..
    Doğru binanın önünde ve doğru yerdeydim. Uzuun uzuun; neden bir anlık tereddüt yaşadığımı burada anlatabilirim ama okuyanları sıkar. Aksanlı a yani yumuşak a yaparken nasıl unutmadı isem merak etmeyiniz onu da unutmam. Ayrıca; pastaların kreması ekşimiş, çörekler küflü, çay da bayattı.

    YanıtlaSil
  8. :))) yazı eğlenceli, yorumlar daha bi güzel:)) kıskandım ben ya:)hemen bu akşam gidip alıyorum kitabı, sohbetinizin bi köşesinde oturmuş izliyorum hissi verir belki kimbilir:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. suvebeyazcım, oku oku oku :))
      ha bir de
      yaz yaz yaz :p

      Sil
  9. yaaa kıskandım işte :( Kıskançlık ve muz kabuğu Pepe :) Avram usta da hiç pes etmiyor ha, yorumlara baktım da :p

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yok ya dil pabuç gibi adamda :P

      Sil
    2. İtalyan kösele, hakiki deri, el yapımı...

      Sil