suvebeyaz mimlemişti epey bir önce, içimizden geçenleri silmeden yazacakmışız. silmeden demek sansürlemeden demek değildir değil mi? yok yani sansüzsüz yazmak gerekse benim bloğu kapatmak lazım sonrasında. malum gergin günler geçti. geçti mi? çoğu geçti, azı kaldı diyelim. şu haziran ayını bir atlatsam rahat edeceğim ya, onun hayaliyle yaşıyorum resmen. yaz, ne güzel bir mevsimsin sen ya...
dali tablolarında yaşıyor gibiyim son dönem. bakıyorsun, bir şey görüyorsun, dikkatle baktığında o bir şeyin bir sürü başka şeyden oluştuğunu görüyorsun. nasıl anlatacağımı da tam bilemedim aslında. en son bir dali tablosu eklersem daha iyi olacak sanırım.
bu ara bir şey paylaştığım yok. blogda yazmıyorum, twitter hesabım zaten göstermelik, facebook a şöyle bir bakıp çıkıyorum. şöyle bir bakıp çıkarken de enteresan duygulara geçiş yapıyorum. şimdi bu "oradayız, buradayız, bak nasıl da eğleniyoruz, aha da sana fotoğrafı" meselelerine alıştık da, durum iyice vahim olmaya başladı. böyle bir yarışmalar, nispet yapmalar... bak biz çok mutluyuz, bak biz daha mutluyuz onlardan. aha bu kocişim, aha bu çocuğum, aha bu sevgilim, aha bu şiirim, aha bu evim, aha bu arabam, bu da gittiğimiz mekan... ne oluyoruz kardeşim, o kadar mı medyatik oldunuz? geçen gün "işte yeni evimiz" diye oda oda tüm evini fotoğraflayıp face te paylaşana rastladım. "bu yeni koltuklarımız, bu yeni perdemiz, evim şahane." çüş... ne zaman bu kadar görgüsüz olduk biz? ne işim var senin yatak odanda? ayrıca yatağın niye ilgimi çeksin? kendi yaptığın bir şey de değil. kitaplığını çek, yayınla bakayım ağzımın suyu akarak. bilmem nereden aldığın bilmem kaç ekran televizyonunu görünce ne olacak yani...
bu aralar birçok şeye ayar oluyorum. bazılarına her daim güler yüzlü olmak zorundayım ya mesela, ona da uyuzum. belki öyle olmak zorunda bile değilimdir, ben öyle sanıyorumdur. arada bağırıp çağırmak istiyorum mesela. her sorulana cevap vermek zorunda olmak, her anlatılanı dinlemek zorunda olmak, her anlaşılmayan şeyi açıklamak zorunda olmak... itiraf ediyorum son zamanlarda birçok kez "kötü"yü de oynadım. hatta kızmadığım zamanlarda kızmış gibi davrandığım bile oldu. yalan da söyledim. koca bir grup insanın gözlerine bakarak hem. bazen gerçekten höt zötten anlıyor insanlar. zorla höt zöt yaptım yani, tamamen rol... anlayacağınız, kızmak istediğim zaman sakin olmam, kızmak istemediğim zaman kızmış gibi yapmam gerekti hep. öyle de enteresan bir hayatım var (!)
ay bu çelişkiler, bu geçişli ruh halleri, bu rol yapmalar dengemi bozdu iyice. tatil gelse de bir ayar yapsam kendime. hep beraber rahat etsek. sevgili de şaşaladı iyice, adam bana nasıl davranacağını bilemez halde. en çok ona yazık galiba. adam iş seyahatine gidiyor özlüyorum, geliyor surat yapıyorum... surat asıyorum, silemedim ya yasak... onu surat astığımdan değil tabii, hayata surat asıyorum esasen. o da hayatımın orta yerinde bir yerlerde olduğundan, denk geliyor işte.
aha bu da dali tablosu:
yapılacak çok iş var ama benim hiç enerjim yok sanki. yemek yapıp yemek bile zor geliyor. akşam yemeklerini tost ile geçiştirmekten vazgeçsem iyi olacak. bu ruh halinden çıkmak için önerisi olan varsa ya hemen yazsın, ya da sonsuza dek sussun.
şşt... sevgili, günah çıkardım bak. yarın sabah beni kahvaltıya götür, evde bir lokma ekmek yok.
ay bu çelişkiler, bu geçişli ruh halleri, bu rol yapmalar dengemi bozdu iyice. tatil gelse de bir ayar yapsam kendime. hep beraber rahat etsek. sevgili de şaşaladı iyice, adam bana nasıl davranacağını bilemez halde. en çok ona yazık galiba. adam iş seyahatine gidiyor özlüyorum, geliyor surat yapıyorum... surat asıyorum, silemedim ya yasak... onu surat astığımdan değil tabii, hayata surat asıyorum esasen. o da hayatımın orta yerinde bir yerlerde olduğundan, denk geliyor işte.
aha bu da dali tablosu:
yapılacak çok iş var ama benim hiç enerjim yok sanki. yemek yapıp yemek bile zor geliyor. akşam yemeklerini tost ile geçiştirmekten vazgeçsem iyi olacak. bu ruh halinden çıkmak için önerisi olan varsa ya hemen yazsın, ya da sonsuza dek sussun.
şşt... sevgili, günah çıkardım bak. yarın sabah beni kahvaltıya götür, evde bir lokma ekmek yok.
o içlerinde müthiş teşhirci olan arkadaşları engelleyebiliyosun, böylece ne bok yedikleri anasayfanda görülmüyo :)
YanıtlaSilevet engelledim birini. paso rus dansçı kızları paylaşıyordu gittiği antalya klüplerindeki. ehaha delirdi herkes
SilEy ehl-i müslimin, ey ehl-i vatan.. Anlayın ulan halimi. Ve.. acıyın bana.:P (SBR, sen hariç; şimdi kesin zıplarsın gevrek gevrek gülerek)
YanıtlaSilTamam hayatım merak etme; lise grubunun kahvaltısından kalkmadan arar uyandırır, kahvaltıya götürürüm seni.
Hamiş: Reiki yap, iyi gelir.:P
reiki, reüç, redört... beni ancak iyi bir kahvaltı paklar :p
Silikiden sonrası yasak sana. Sevmedim ben üçü dördü. Nooolur noolmaz.:P denizpark uyar mı? Denize nazır? İskele yanı?
Sildeniz kenarı uyar...
Sil:)
YanıtlaSilçok şekersin:)
sensin çok şeker :)
YanıtlaSilbeni bir sen anlıyorsun zaten domatessuyucum :))
Teessüf ederim!
Silhiçbir şey edemezsin :p
Silbir kez bile çok şekersin demedin bana beeee :)))