sevgili döndü dün akşam. bugün için güzel bir plan yapmış; foça'ya gidilecek. yolda köy kahvaltısı yapılacak, foça'da kahve içilecek, gezilecek, denize bakılacak, kitap okunacak, yemek yenilecek, yan gelip yatılacak... yarın yeniden yola çıkacağı için sanırım bu kıyak. tamamen gönül alma olayı yani, bir nevi rüşvet de diyebiliriz.
foça'yı (eski foça'yı) ikimiz de seviyoruz. yakın olması avantaj. ha tabii bir de sevgili'nin annesi foçalı olduğu için "memleketim" durumu söz konusu.
yol üzerinde ağaç altlarına, çimlere atılmış masalarda kahvaltı yapabileceğiniz işletmeler var. ilk olarak güzel bir serpme kahvaltı yaptık tabii. karnımızı doyurup yola devam ettik. havalar iyice ısındı, deniz kenarı eser mi diye düşündüm ama benim gibi çok üşüyen biri için bile gayet sıcaktı. önce kale tarafında çayımızı, kahvemizi içtik, ayrı kaldığımız zamanlarımızı anlattık. sonra "küçük deniz"e doğru yürüdük, biraz da orada sıvı tükettik. sevgili açtı kitabını okuyordu ki, ben havalara bakmaya başladım. yanıma iki kitap almıştım ama nedense canım hiç okumak istemedi. arkama, sağa, sola, havaya baktım. bunları büyük hareketlerle yaparsanız yanınızda kitap okuyan adamın bile dikkatini çekmeyi başarırsınız. kitap kapandı hemen;
-sıkıldın mı?
-hı hı...
-napalım?
-bilmem.
-yürüyelim mi?
-ı ıh...
-kitap okumuyor musun?
-canım istemiyor
-napalım?
-konuşalım...
adama kitap okutmadım. iki gündür pek bir enerjisizim. canım da sıkılıyor hep nedensiz. biraz daha oturduk. sonra yürüyelim dedik. kalktık. deniz kenarında yürüyoruz. hafif, ılık bir rüzgar yüzümüzü okşuyor. çok değil belki on adım atmışızdır, belki daha az. bir uğultu oldu, sonra insan sesleri... kadın sesleri daha ziyade. sert bir rüzgar, küçük hortum gibi bir şey geliyor olmalı arkamızdan. döndüm, baktım, bir şey yok. kadınlar oturuyor karşıdaki kafede, neden bağrışıyorlar? derken anladım. önce bir titreşim hissettim ayağımın altında. durdum. durduk. sonra hızlandı, dengesizim. yer ayağımın altında titriyor. uzaklara bakıyorum anlamaya çalışarak, görüntü titriyor, binalar, dağlar, her şey titriyor. kamerayı sallıyormuş gibi biri ve ben o çekimi izliyormuşum gibi. ilk kez yakalanıyorum bir depreme dışarıda. dönüp denize bakıyorum dalgalandı mı diye, sakin. belki bir o sakin. geçiyor. geçmiyor, geçti sanıyorum. ya küçülmüş, hala devam ediyor, ya da benim dengem bozulmuş hala salınıyorum. "korktun mu?" diyor. bilmiyorum. o an değil, bitince korktum. "annem yazlıkta" diyorum. birden elim titriyor."annem yazlıkta, babam da yoktur şimdi" telefon elimde, ellerim titriyor ama çaktırmıyorum. ekranımdaki kısa yollardan rehber yerine ajanda ya basıyorum, çıkıyorum, rehbere basıyorum, annemi bulamıyorum... kısacık bir an oysa, ne uzun bazen... arıyorum... annem... sakin... "nasılsın, ne yapıyorsun?" diyorum, gayet normal cevaplar veriyor, hissetmemiş. 5.0'lık deprem.
sakinim artık, kaldığımız yerden devam ediyoruz yürümeye. fotoğraf çekmek istiyorum...
bunlar da yemek sonrası gün batımı kahvelerimiz...
Sokakta depreme ilk kez yakalanmadım ama ilkkez, yerin altından bir "şey"in bu kadar büyük bir güç ve (sanki) öfke ile vurduğunu gördüm. Denizin içinden görünmez devasa bir çekiç,kayalıkları, zemini geriye itmek ya da çivi gibi dağlara saplamak istiyorcasına vuruyordu. Epi topu 3-4 saniye sürdü ama o anda titreyen binaların içinde olmadığımıza dua ettim. Yakın olduğu belliydi Allahtan kısa sürdü. (İzmirliler,deprem uzmanıdır biraz ya; şiddeti-uzaklığı- derinliğini az buçuk tahmin ederler) Ben dedimama sana di mi, gelşurda oturalım iki balık yiyelim diye. Nasıl olsa balık rakısız gitmezdi,biz de anlamazdık sallanan Foça mı yoksa bizim kafalar mı.:P
YanıtlaSil3-4 saniye değildiiii
YanıtlaSilbizler depremle barışığızdır ama sanki yerin altından elektrik çıktı ve dizlerimizin bağı çözüldü.İlk anda elekrik hatlarında kaçak var zannettim.Korkunçtu...
YanıtlaSilçokk geçmiş olsunnn..aman deprem demesin kimse ya. Katılıyorum Avram'a rakı içseydin böle mi olurdu:P
YanıtlaSilFotoğraflar çokk güzel bu arada, bayıldım:)
çok geçmiş olsun Sırracığım.
YanıtlaSilŞiddeti de epey çokmuş:(
biz Gölcük'te yaşarken 5-5,5 çerez gibi geliyordu bize.
Allah beterinden saklasın.
Foçayı'da içime çektim.
Ayaktayken deprem çarpması böyle oluyor işte. Otururken yatarken böyle etkilenmiyor insan da ayaktaysan dizlerinin bağı çözülüyor, midenden birşey gırtlağına yükseliyor, biri dizlerini gıdıklıyor sanki.
YanıtlaSilGeçmiş olsun.
Caaanım Foça! En azından 5 senedir gelemedim sana, küsmemişsindir umarım bana
arda boran,
YanıtlaSilalışkınız ama bizim yürüdüğümüz yer de etkiliydi sanırım. zemin sert değil malum :)
suvebeyaz,
YanıtlaSilteşekkür ederim. rakı içseydim hemen havaya girerdim ben sarhoş oldum diye. nara bile atardım, görürdü o avram :P
domatessuyucum, teşekkür ederim. 5 izmir için de şiddetli değil, alışkınız depreme. ama zeminin hemen su üzerinde olması, hissedilen etkiyi artırdı sanırım.
YanıtlaSilderya,
YanıtlaSilteşekkürler. umarım foça keyfi yaparsın en kısa zamanda sen de :)
Çok geçmiş olsun, Ege kaynıyor bu sıralar, Simav'da da depremler oluyor sürekli... Allah beterinden esirgesin inşallah.. Kocaman sevgiler :)
YanıtlaSilmaya,
YanıtlaSilküçük küçük olsun, enerjiyi yavaş yavaş boşaltsın gibi bir mantık vardır ya, ne derece doğru bilmiyorum. umarım öyledir.
benden de sevgiler :)
yaaa öyle hemencik kıyıda olursa korkulur tabi! aman işalla daha büyükleri olmaz! fotolar da pek güzel kadrajına sağlık arkadaşım! :)
YanıtlaSilteşekkür ederim arkaikim, bidenem :)
YanıtlaSilçok geçmiş olsun:( Allah hepimizi korusun.ben de hissettim burada.
YanıtlaSilhepimize geçmiş olsun kamikazecim :)
YanıtlaSil