1 Temmuz 2012 Pazar

ESERİNİN ARKASINDA DURMAK YA DA ÖNÜNE GEÇMEK...

seveniniz vardır mutlaka, ben bu elif şafak'tan oldum olası hazzetmem. yazarlığından söz etmiyorum. uzun yıllar direndim zaten okumamak için. hikaye şu aslında: senelerce senelerce evveldi, yazarımız popüler olmaya başlamıştı o vakitler. dergilerde boy boy röportaj vermekteydi. sürekli karşıma çıkan bu şahıs hayat hikayesiyle dikkatimi çekse de, nedenini bilmediğim manken pozlarıyla itici gelmekteydi. bir röportajda birçok farklı kıyafet ile verilen o enteresan pozlardan söz ediyorum. "tamam her kadın gibi güzel görünmek isteyebilirsin, çok insani. ama abartmanın lüzumu var mı? sen bir yazarsın neticede" diye söylenirdim kendi kendime. 



alla alla nedir bu kızın olayı, diye merak etmişliğim de vardır. insan bazen itici şeyleri de merak eder. bir yazar niçin manken gibi pozlar verirdi ki? çok geçmedi, röportajlarında "güzelliğimle değil, yazarlığımla anılmak istiyorum." türü şeyler okumaya başlayınca edepsizliği elime alıp; "e be kadın ne diye bu pozları verirsin o zaman? hadi verdin, ne diye mankenden dönme oyuncu gibi konuşursun! allaaaan gıcığııııı..." diye seslice söylenmişliğim vardır. bu sebeple beni kıskançlıkla suçlayanlar da oldu. kadın hem yazar, hem güzel, hem çok satıyormuş... bak bak bak... bir kere güzel falan değil bence.  hıh!

kendisiyle tanışan bir edebiyatçı arkadaşım, masadaki bütün erkeklerin nasıl ona hayran olduklarını, hatta sadece o masa değil, tanıdığı tüm erkeklerin kadına aşık olduğunu iddia edince sordum; "niye?"
"kadın çok güzel."
"hadi canım... tamam çirkin denemez ama abarttığınız kadar bir güzellik göremiyorum ben."
"kıskanma. bakışları çok etkili."
"hangi bakışları? şu pozlardaki mi?"
"hayır. böyle nasıl anlatsam; yağmurda sokakta kalmış kedi yavrusu gibi bakıyor. insanın sarıp sarmalayıp himayesi altına alası geliyor."
"ha zavallı bakıyor yani... size erkek olduğunuzu, güçlü, koruyucu, kollayıcı olduğunuzu hissettiren bakışları var?"
"zavallı değil. sadece..."
"ne? sadece ne?"
"kıskanıyorsun!"
"bi çakıcam şimdi sana elimin tersiyle!"

gibi diyaloglarla, her daim kadına gıcık olduğumu belirttim. sonra "aşk"ı çıkarıp ortalığın tozunu attırınca okumaya karar verdim. kaç kez kitapçıya "aşk"ı almak için gidip, başka kitaplarla döndüğümü bilseniz şaşarsınız. yok yani olmuyor. kitabı elime alıyorum, evirip çeviriyorum, "şimdi buna vereceğim para ile başka şey mi alsam yeaaa" deyip bırakıyorum. bir gün, ziyaretime gelen ve o esnada kitabı okuyan ve pek beğenen bir arkadaş, "ben şimdi bunu yanımda taşıyamayacağım, sana bırakayım sonra alırım. okursun hem" deyip gitti. sehpanın üzerindeki kitap ile bir süre bakıştık. birkaç saat sonra cesaretimi toplayıp okudum. ne mi oldu? hiç! niye bu kadar abartıldığını düşündüm durdum. kadına olan gıcıklığım geçmedi. zaten şaheser yazsa yine geçmeyecekti. sonuçta ben onun yazdıklarına değil, kendisine sinir oluyordum.

işte sonra kredi kartı reklamına çıktı. bu sefer gıcık olmadım. şaşırmadım. "bari daha iyi bir şeyin reklamına çıksaydı. süt falan..." demekle yetindim. 

bu da son haber:




kitabın kapağı orijinal değil. bazıları esinlendiğini iddia etse de, esinlendiği kaynağı belirtmek gerekirdi -ki bence esinlenmeden fazlası var burada-. ha yine bazıları, bunu tasarımcının suçu olarak görebilir. kadıncaazın ispanya'da yapılmış bir enstalasyon çalışmasından haberi olmayabilir pekala... kesinlikle haklılar. ama bu ondan hazzetmediğim gerçeğini değiştirmez. kitabının reklamını boy boy pozlar vererek yapan, samimiyetsiz, donuk, sokakta kalmış kedi bakışlı bir yazar hiç cazip gelmiyor. yazdıklarına -okumadığım için- tek söz etmiyorum. sadece "aşk"ı okudum ve bir yazarın tek bir kitabıyla değerlendirilmemesi gerektiğini bilecek kadar akıl sağlığım yerinde. sorun ruh sağlığımda belki. ruhum kadını sevemedi.

SONUÇ: sanatçı eserin önüne geçmemeli. kendi yarattığın şeyin önünü kesmektir bu. bi çekil yahu...

27 yorum:

  1. Güzel de değil sokak kedisi mi başka şey mi bilmiyorum ama bakışları da etkileyici değil. pinhan, Mahrem, Bit Palas... Bu üç kitap. Gerisi hikaye. Uzun zamandır okumuyorum zaten. Üç adet gazete yazılarından derlediği kitabı var ki onlar da evlere şenlik. Beni etkileyen tek yönü yazma azmi idi. Masalara yayılması, beni sanatımla değerlendirin derken masalara yatıp poz vermesi, ıvırı zıvırı... kötü örnek maalesef. İŞin tuhafı, İhsan Oktayın duruşunu da çok beğendiğini yazmıştı bir yazısında. madem beğeniyorsun, örnek alsana uyuz.
    P.C.: Ünlü olduğunda şemsiyelerle poz vermeye kalkarsan, anımsatırım yazdıklarını.:P

    YanıtlaSil
  2. Şafak hanımı zorla okudum ilk zamanlarında sonra sıkıntı veren yazarlar kategorisine attım gitti. Bir kere bir TV programında denk gelmiştim sanki orada olmak istemiyormuş da orada olmakla, hatta ağzını açıp da konuşuvermekle lütufta bulunuyormuş gibi bvir havaları vardı. Fotoğrafları özentiden ibaret. Aşk kitabını ben de elime aldım aldım geri koydum. İçimden gelmedi okumak..

    Bir de çok satıyor ya, iyi geçinen edebiyat dergilerinin, piyasada sözü geçen kitap eleştirmenlerinin de son romanında yaptığı intihale sessiz kalmasını son derece iki yüzlü buluyorum. İyi yazınca öv, çalıp çırpınca da saydıur değil mi? Yok efendim koca kontenjanından arkası kuvvetli ya bir yerlerde bir gün ayakları kaydırılmasın diye mi susuyorlar al takke ver külah hesabındalar mı bilemiyorum.

    Ayrıca kitaplarının çoğunu ingilizce dilinde yazdığı için ben kendisini türk yazarı olarak bile kabul edemiyorum.

    Haklısın yazar eserin önüne geçmemeli, eserden rol çalmamalı. Bırak eser konuşsun anlatsın derdini.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. enteresan işte hem böylesi bir göz önünde olmayı sevip, hem de bu kadar soğuk olmak. meselenin kocadan kaynaklandığını sanmıyorum çünkü benim gıcık olduğum dönem (o röportajlar) çok eski. ama iyi bir eş seçimi yaptığı aşikar.

      düşünsene bir erkek de aynı pozları verse? mesela ihsan oktay anar giyinmiş çeşit çeşit kıyafet, şarkıcı doğuş edasıyla seksi pozlar veriyor... ıyk...

      ya da elif şafak'ın romanı iskender'de oldu gibi, kadın isimli bir kitap yazıyor ve kapağa kadın kılığına girmiş bir ihsan oktay fotoğrafı basılıyor. seksist baktığımdan değil. tamamen aynı şey. kitabın önüne geçmektir bu. çünkü konuşulacak olan şey o kapaktır kitaptan önce.

      Sil
  3. Haydaaa, reklamlara mı çıkmış, valla senden duydum şimdi. Çok satar olup "marka" ettin kendini zaten,demek ki para parayı "istiyormuş":)

    Hayır,ilk başta da tavırları bu yönde olsaydı bu kadar tepki almazdı,sonradan tam popülizm...

    Aşk'a para vermedim ben de, negatif eleştiri yapmıştı güvendiğim birisi. Merak da ediyordum bu kadar fırtınayı koparan ne diye. Kuzenim almış kitabı. Onu ziyarete gittiğimde okudum,fos çıktı:)Araf ve Pinhan güzeldi ama. N.Narda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ya evet bir ay kadar önce gördüm. hala yayınlanıyor mu reklam bilmiyorum :)

      ilk kitapları daha iyi diyor herkes ama ben okumadım. zaten ne yazsa bir kaşık suda fırtına koparıyorlar nardacım :)

      Sil
  4. maalesef popülerlik yaramadı Elif Şafak'a..doğan kitap'a transfer olduktan sonra tanıtımlar felaket... bütün kitaplarını okudum fakat en son iskender'i okurken çok sıkıldım..kapağı yeterince iticiydi ve de fazla ayrıntı verdiğini, gereksiz, saçma sapan karakterleri bile uzun uzadıya anlattığını farkettim.. yazınızdaki "eserinin önüne geçme" mevzuuna na da aynen katılıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kitaplar tanıtılmalı, reklamı yapılabilir tamam ama bu televizyon izlemeye benzedi iyice. reklamları izlemekten gerçekte ne izlediğimizi unutur olduk.

      Sil
    2. nasılanne size katılamıyorum.
      biraz sabır gösterebilmenizi isterdim. Araf'tan sonra okuduğum en iyi kitabıdır;İskender.

      sırrakalem, yazınıza katılıyorum, haklısınız. Kitaplarını çok sevmeme rağmen, ne yazık ki gazetedeki köşe yazıları bana çok baştan savma geliyor.

      popülerliğin sınırı yok sanırım.

      Sil
    3. her şeyin bir sınırı olmalı :)

      Sil
    4. @hypo; sabır gösterdim yahu, yarım bırakmadım ki, bitirdim kitabı.. ama kitabın yarısında olayı çözmüştüm ben, onun için sonunu getirmem biraz zor oldu.. ben de gazete konusunda size katılıyorum. iyi bir yazar bir yere bağlı olup sürekli yazmak zorunda olmamalı, o zaman basit yazılar da ortaya çıkabiliyor...
      saygılar :)

      Sil
  5. :)))
    aynı fikirdeyim valla, sevemedim bu hatunu, o gözler hele her an ağlayacak gibi bakıyo, ben bi ara endişe bile ettim, bu kadın o kadar mutsuz ki kendine bişi yapcak diye, okudukça bunalıma itti beni de yahu:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. biz o şekilde baksak "ne bakıyon öyle balık gibi" derler, ona gelince "yağmurda kalmış kedi yavrusu". :P

      Sil
  6. Okuduğum ve beğendiğim kitapları var. Ama okuyamadıklarım da oldu arada..

    Fakat geçenlerde bir ropörtajına denk geldim ki televizyonda, hiç izlemeseydim dedim içimden.. Bir ukalalık örneği, konuşsam mı konuşmasam mı tavırları..

    Bir de cep telefonu kullanımını yüzde 98 azaltmış.. Çok güldüm..Nasıl oluyor acep.. Ya kullanırsın bu mereti ya kullanmazsın.. İlginç.:)

    YanıtlaSil
  7. yarım saatliğine falan açıyor herhalde, günün geri kalan kısmında kapıyor telefonu :p

    ilginçmiş gerçekten :))

    YanıtlaSil
  8. yemin ederim canım Oğuz Atay diyesim geldi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. de tabii :)

      aramıza dönmüşsün domatessuyucum, sevindim :)

      Sil
  9. Artık her ota her sapa yazmama kararı aldım,benim egzantirik,anlaşılmayan yazılarımla aranızda olacağım .Sanırım.

    Bu aralar Elif Şafak'la ilgili çok yazı okudum.Böyle yapmasının elbet vardır bir sebebi diyorum.
    Aşk kitabını okudum sadece.Onun için edebi yönden eleştirisini yapma hakkını görmüyorum kendimde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben çok memnundum aslında sık yazmandan ama sen nasıl istiyorsan öyle tabii...

      evet ben de sadece aşk'ı okuduğum için yazarlığına laf etmedim hiç :)

      Sil
  10. :)

    benim edebiyatçı bir yiğenim var.Ara sıra sohbet ederiz.Elif Şafak'la ilgili bir soru sormuştum.Hala dedi,hocalarınız Elif Şafak'ı tanımıyorlar.

    Onlara göre bir edebiyatçı devlet elinden verilen bir ödülü bile almazmış.

    Gerçekten Edebiyatçı olabilmek zor sanırım.

    YanıtlaSil
  11. hani bazı öğretmenler vardır, birkaç veli ile arasından su sızmaz. o veliler yıl içinde bütün "özel" günleri takip edip pahalı hediyeler alırlar. öğretmen de onların çocuklarına diğerlerinden farklı davranmak zorunda kalır. hediyeleri reddetmektense, o "çok ilgili" ailelerin çocuklarına özel muamele yapmak daha akıllıca ve etiktir (!)

    bu da öyle bir şey gibi geliyor bana. birinden bir şey alıyorsan karşılığını vermek zorundasın. hele bu devlet, hükümet...

    YanıtlaSil
  12. Bir de iki resim arasındaki yedi farkı bulsak ama yedi fark bile yok:)

    YanıtlaSil
  13. Şemspare’nin kapağı ile ilgili hemen bir tartışma başlattılar, gene malum çevreler, gene ayni zihniyetler. Ancak bu sefer doğrudan ben değil, beraber çalıştığım insanlar yıpratılmak istenmekte. Gönülden iş yapan, dostluk ve muhabbet erbabı, yaratıcı, yetenekli ve dürüst insanların isimleri hırpalanmaya çalışılıyor. Bu basın açıklamasını sırf bu yüzden yapıyorum.



    23 Mart 2012’de kendi twitter adresimden bir fotoğraf paylaştım. Takipçilerim gayet iyi bilir. Ve altına yazdım: “Bugün yolda yürürken bu sahneyle karşılaştım. Gökyüzünden yağan şemsiyeler. Yaratıcı fikir yaşadığımız şehirleri güzelleştiren...” Fotoğraf çok beğenildi. Ardından aynı fotoğrafı Facebook adresimde paylaştım. Harika yorumlar, geri dönüşler oldu. Dünya üzerinde başka şehirlerde de bu tür enstalasyonlar olduğunu paylaştık. Böyle güzel bir çalışmayı İstanbul’a getirsek güzel olmaz mı diye yazıştık. Kısacası twitter’da 600 binden fazla, facebook’ta 300 binden fazla takipçim ile bize ilham veren bu sokak fotoğrafını zaten paylaştık! Bütün bunlara rağmen bugün çıkıp da yeni bir şey keşfetmiş gibi, ya cehaletten ya art niyetten uluorta suçlamalarda bulunanlar var. Lakin sorun, gördükleri kapakta değil, gözlerindedir. Gözlerindeki ve gönüllerindeki perdede...” Elif Şafak'ın basın açıklaması.. Ben demiştim di mi; yaşasın Postmodernizm.:))

    YanıtlaSil
  14. Elif şaka ıyıdır yaa:))
    bu arada mımledım senı:)

    YanıtlaSil
  15. ayy yanlıs yazdım yaa :)) tam enterda gordum:)
    Elıf Şafak ıyıdır yaa dıcektım:D
    mımledım senı:)))

    YanıtlaSil